Bakara Suresi 7 Ayet Tefsiri Meali ve Arapça Yazılışı

Yeni Haber Merkezi

Medine döneminde nazil olmuştur. 286 ayetiyle Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresidir. İsmini 67-73 ayetlerindeki sureden almıştır. “bakara (sığır)” Surede İslam hukukunun temel konularına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır.

Bakara Suresi 7. ayetinin yazımı

Bakara Suresi 7. Ayet Anlamı

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinin üzerinde de kalın bir perde vardır ve onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi 7. Ayet Yorumu

Kur’an-ı Kerim’de insanların doğru yoldan sapmalarına (dalâlet) veya doğru yolu bulmalarına (hidayet), iyilik veya kötülük yapmalarına, bunlardan birini tercih etmelerine (irade, irade), duygu, düşünce ve idrak kapılarını hakikate kapatmalarına (mühürleme, perdeleme) sebep olan fiiller birçok ayette Allah’a nispet edilmiş, bunları onlara Allah’ın yaptığı ve yaptırdığı ifade edilmiştir.

Allah Teala ilim, hikmet ve adalet sahibi olduğuna göre, kullarına kendi iradeleri ve etkileri olmaksızın günahlar işlemeleri, onları doğru yoldan saptırmaları, kalplerini mühürlemeleri ve ayrıca kullarını bunlar için suçlamaları ve cezalandırmaları düşünülemez. Ayrıca, birçok ayet ve hadiste kullarının iradeleri, belirli alanlarda özgürlükleri olduğu ve yaptıkları işlerin iyi veya kötü sonuçlarını kendi özgür iradeleriyle elde edecekleri belirtilmektedir.

Aklın hükmü ile vahyin rehberliğini birlikte değerlendiren Ehl-i sünnet âlimleri şu sonuca varmışlardır: Kader, Allah’ın ezeli ilmi ve hükmüdür; kaza ise kaderin yaratılmış âlemde tecelli etmesi, yerini bulması ve uygulanmasıdır.

Allah Teala, kullarının hür ve bağımsız oldukları alanda ne yapacaklarını ve neyi tercih edeceklerini ezelden beri bildiği için, o alandaki kaderi ve yazgısı ile kulun hür tercihi uyum içindedir. Bu düzeni kuran güç ve irade, varlıkların tabiatını ve özelliklerini veren yaratıcıdır. Bu açıdan bakıldığında, kulun hür iradesiyle yaptığı fiiller de dahil olmak üzere her şey O’nun bilgisi ve iradesi doğrultusunda cereyan eder ve gerçekleşir. O dilemeseydi, kulun hür iradesi ve tercihi olmazdı; iyiyi veya kötüyü, doğruyu veya yanlışı, küfür veya imanı seçemezdi; hakkın çağrısına kulağını açıp kapatamazdı.

Bu anlamda “Hidayete erdiren, saptıran, mühürleyen, iyi veya kötü iş yapan Allah’tır.” Makro düzeyden mikro düzeye geçerek kulun hayatında, algısında ve bilincinde gerçekleşen davranışlara baktığımızda, kulun hürriyeti, iradesi ve tercihi ortaya çıkmakta ve etkili olmaktadır. Davranışların değerlendirilmesine ve aidiyetin belirlenmesine bu şekilde yaklaştığımızda, doğru veya yanlış yola girenin, iyi veya kötü iş yapanın, mümin veya kâfir olanın, algısını sınırlayanın ve karartanın bizzat kulun kendisi olduğu anlaşılmaktadır. Âyet ve hadisler bu iki bakış açısını farklı üsluplarla dile getirmekte ve her iki taraftan da gerçeklik görünümü vermektedir. Nitekim Nisa Suresi’nin 155. ayetinde kâfirlerin kalplerinin örtülmesi veya mühürlenmesi, onların iradelerini ve tercihlerini bu yönde kullanmalarına atfedilmektedir.

Yusuf Suresi 105. ayette, kâfirlerin, göklerde ve yerde Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren çok sayıdaki delilleri (ayetleri) görmemek için yüzlerini çevirdiklerinden bahsedilerek, “kalplerin örtülüp mühürlenmesi”nin anlamı, sebebi ve bu olayda kulun etkisi konusuna ışık tutulmaktadır. Şu hadis de konuya bir başka açıdan açıklık getirmektedir: Bir mümin günah işlediği zaman kalbinde bir leke oluşur. Kul tövbe edip, günahtan vazgeçerse ve pişmanlık duyarsa o lekeyi kalbinden giderir; aksine günah işlemeye devam edip günahı artırırsa leke artar ve sonunda bütün kalbini kaplar ve kilitler. Allah’ın “Hayır! İşte “Onların yapmış oldukları şeyler yüzünden kalpleri örtülüp kararmıştır.” (Mutaffifin 83/14) ayetindeki “karartılma” ifadesinin anlamı budur. (Tirmizi, “Tefsir”, 5; İbn Mace, “Zühd”, 29)

Sonuç olarak, insanlara ceza ve azaba yol açan günahları işleten veya onları buna zorlayan Allah değildir. Onlara irade, tercih ve güç gibi araç ve kabiliyetleri veren Allah’tır. Bunları kendi rızası veya gazabı için kullanan ve harcayan insandır – bu harcamaya “kesb” denir. Bir kişi bu dünyadan ayrıldığında, elinde ya cennetin anahtarı ya da cehennem ateşi vardır. Bunları kazanmıştır. Bu dünya hayatı, sermayesi hayat olan bir ticarettir ve bunlar kulun kazançları veya kayıplarıdır (ayrıca bkz. El-Bakara 2/286).

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 75-77

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*