Bakara Suresi 15 Ayet Tefsiri Meali ve Arapça Yazılışı

Yeni Haber Merkezi

Medine döneminde nazil olmuştur. 286 ayetiyle Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresidir. İsmini 67-73 ayetlerindeki sureden almıştır. “bakara (sığır)” Surede İslam hukukunun temel konularına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır.

Bakara Suresi 15. ayetinin yazımı

Bakara Suresi 15. Ayet Anlamı

Oysa Allah, onlarla alay ediyor ve onları saptırıyor.

Bakara Suresi 15. Ayet Yorumu

“Alay etme, aldatma, tuzaklara cevap verme” gibi fiillerin Allah’a nispet edilmesinin sebebi, bunları yapanları yaptıkları işe uygun bir şekilde cezalandırması ve kazdıkları çukura düşürmesidir; nispet bu manaya yöneliktir. Münafıklar, durumlarını gizlediklerini ve müminleri aldattıklarını düşünerek işlerini yapar ve bunda başarılı olduklarını sanırken, müminleri kendi aralarında alay konusu yaparlar; çünkü Allah her şeyi bilir ve durumu Peygamber’e bildirir – tıpkı gizli kamerayla ekrana yansıyan fiiller gibi – kendilerini alay konusu yaparlar. Münafıklığın bu dünyadaki cezası bununla bitmez; kendilerini akıllı, müminleri de akılsız ve sersem zannedenler, kendilerine emanet edilen hayat, akıl ve irade sermayesiyle hidayet yerine sapıklığı aldıkları için hayat ticaretini iflasla kapatırlar. Bir insanın hayatının gidişatını belirleyen etkenler sadece kendi aklı ve iradesi veya kendi çabasıyla elde ettiği bilgiler değildir; Bunlara ve diğer etkenlere ek olarak, En Rahman veya Şeytan’dan gelen eğitim ortamı ve yönlendirici etkilerin önemli etkileri vardır. Şeytan’ın cinlerden yardımcıları olduğu gibi insanlardan da işbirlikçileri vardır. 14. ayet, “Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında…” diyerek bu yanıltıcı etkiye işaret eder ve insanları kiminle olduklarına ve kimden etkilendiklerine dikkat etmeleri konusunda uyarır.

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 81-82

“Allah’ın alay etmesi”nden kastedilen, münafıkların müminlerle alay etmeleri ve onların şeref ve haysiyetleriyle oynamaları nedeniyle onları cezalandırmasıdır. Bu nedenle, burada benzer kelimelerle farklı bir anlam kastedilmektedir.

Münafıkların alaylarına Allah Teâlâ’nın cevabı şu şekilde olabilir:

Müminlerle alay etmelerinin zararını kendilerine iade ederler. Bunun sonucunda alay konusu oldukları ve hor görüldükleri bir sefil duruma düşerler. Ancak müminlere ciddi bir zarar veremezler.

Onlara bu dünyada Müslümanlar gibi davranılmasını emreder, günahlarından onları kurtarır, zenginliklerini ve bereketlerini artırır, onlara birçok iyilik ve lütuf bahşeder. Böylece Allah’ın onlardan razı olduğunu düşünürler. Ancak Allah onları yavaş yavaş azaba yaklaştırmaktadır. Onları ahirette mutlaka cezalandıracaktır. Bu anlamda Allah’ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teala’nın bir kuluna sevdiği şeyleri verdiğini, fakat onun isyan ettiğini görürsen, bil ki bu Allah’tan bir istidraçtır, yani azaba yavaş yavaş yaklaşmaktır.”

Sonra şu ayeti okudu:

“Onlar kendilerine yapılan nasihat ve uyarıları unuttukları zaman, onlara her türlü nimetin kapılarını açtık. Nihayet, kendilerine verilen nimetlerle şımarmaya başladıkları bir sırada, onları ansızın yakaladık da, ümitlerini yitirdiler.” (En’am 6/44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 145)

Ahirette, münafıklar cehennemin en alt tabakalarında acı çekerken, cennet nimetleri içinde yaşayan müminler onlara gülecektir. Aşağıdaki ayet bu gerçeği vurgulamaktadır:

“Ve bugün, iman edenler, o kâfirlere gülecekler, onlar koltuklarda oturup cehennemdeki hallerini seyredecekler. O kâfirler, yaptıklarının karşılığını nasıl aldılar?” (Mutaffifin 83/34-36)

Ayette geçen اَلطُّغْيَانُ (tuğyan) kelimesi küfre dalmak, isyan etmek ve isyanda sınırı aşmak demektir. Bu sıfatın münafıklara nispet edilmesi, onlarda isyanın baskın bir sıfat olduğunu gösterir. اَلْعَمَهُ (‘ameh) kelimesi ise, hangi yöne gideceğini bilememek, şaşkınlık ve tereddüt içinde olmak demektir. Basiret ve akıl körlüğü demektir. Allah Teala onlara mühlet verir, alaylarının cezası olarak dünyada şaşkınlık, tereddüt ve basiret körlüğü içinde debelenirler. Veya Allah onların isyanlarını artırır, hiçbir faydalı duygu ve düşünce olmaksızın, akılsızlık içinde dolaşır dururlar. Şaşkın bir şekilde küfür içinde dolaşır dururlar.

Münafıklar, kendi iradeleriyle doğru yolu terk edip sapıklık yoluna sapmışlardır, iman yolunu terk edip küfür yolunu seçmişlerdir. İnsan ancak sevdiğini satın alır. Bu yüzden imandan çok küfrü sevmişlerdir:

Kaynak: Ömer Çelik Yorumu

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*