Ümmü Büceyd Kimdir Hayatı – Secdem / Bir Dünya İçerik

Yeni Haber Merkezi

Ümmü Büceyd (Allah Ondan razı olsun), kalbindeki ızdırabı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e anlatan, harcamalarla ilgili sorular soran bir sahabe hanımıdır… Harcamayı özleyen, zengin kalpli bahtlı bir kadın. Allah yolunda…

Çoğunlukla yaka kartıyla tanınır. Asıl adı Havva el-Ensariyye’dir. Harise oğullarından bir grup kadınla birlikte gelerek Resûlullah’a bey’at etti ve İslam’la şereflendi.

Ümmü Buceyd (r.anha) dünya malı bakımından fakirdi. Ama kalbi zengindi. Allah yolunda infak etmeyi, fakirlere ve muhtaçlara vermeyi severdi. Kapısına gelen kimseyi eli boş bırakmak istemezdi. Fakat dünya malı yoktu. Bu nedenle kendisinden bir şey istendiğinde çok zor durumda kalıyordu. Bolluk içinde verebilme duygusuyla tükenmişti. Yüreğinin bu kuruluğunu İki Dünyanın Güneşi olan Efendimiz’e açıklamaya karar verdi.

Havva el-Ensariyye (r.anha), verme özlemini ve verecek bir şey bulamamanın acısını dile getirmek için Peygamber Efendimiz Fahr-i Kâinat’ın (sa) huzuruna geldi. Yüreğini yakan, yüreğini yakan bu gizli belayı şu ifadelerle ortaya çıkardı:

“-Ey Allah’ın Resulü! Zaman zaman yoksullar kapıma gelir. “Onlara verecek bir şey bulamıyorum?” dedi.

İki Dünyanın Güneşi Efendimiz, bu ıstırap içinde kavrulan hanım yoldaşa şöyle cevap verdi:

– “Verecek bir şey bulamasanız bile, yanmış bir hayvan tırnağı da olsa, onu kapınıza gelen dilencinin eline verin.” dedi.

Allah yolunda esas olan az veya çok vermektir. Bunun için zekât dışında belirlenmiş bir ölçü yoktur. İnsanların bağışları da kalp seviyelerine göre değişir. Sevgili Peygamberimiz tatlı bir benzetmeyle her durumda infakın gerekliliğini bildirmiş, zekat vermenin yolunu göstermiştir.

Peygamberimiz (sav) ashabının kalplerini memnun etmek, sohbet akışını sağlamak, iman ve dirençlerini artırmak için zaman zaman evlerini ve bahçelerini ziyaret ederdi.

Ümmü Buceyd (r.anha) Amr b. Anfoğullarının mahallesinde yaşarken böyle bir ziyaret şerefine erişmişti. Bu ziyareti şöyle anlatıyor:

“Peygamberimiz (sav) yanımıza gelince hemen bir tas çorba hazırlayıp kendisine ikram ettim. Hizmete koşarken aklıma gelen ve kalbimi acıtan soruyu tekrar sormak istedim.

O sırada fırsat buldum ve daha önce sorduğum sorunun benzerini tekrar sordum. Söyledim:

– “Ey Allah’ın Resulü! Bazen kapıya bir adam gelir ve bir şey ister. Yanımda olan şeyleri küçümsediğim ve küçümsediğim için hiçbir şey veremiyorum. Değersiz bir şeyi verip vermeyeceğimi merak ederek bu isteği boş bir şekilde geri çeviriyorum. Bu da hoşuma gitmiyor. Bu durum kalbimi acıtıyor ve beni üzüyor. Nasıl davranmalıyım?

İki Cihanın Güneşi Efendimiz, hayır özlemiyle yanıp tutuşan bu yürekli yoldaşına şöyle cevap verdi:

“Kapıya gelen fakirin eline hayvan çivisi de olsa bir şey verin.” dedi.

Ne yüce bir eğitim!.. Ne tavizsiz bir mesaj!.. Ne merhametli bir tavır!.. Ne büyüleyici bir üslup!..

İslam’ın güzelliklerini hayata geçirmek için ne kadar samimi bir çaba!.. Allah yolunda ne kadar ciddi bir arayış!.. Allah bizlere samimi çaba göstermeyi ve tavizsiz bir iman hayatı yaşamayı nasip etsin!..

Bu soruyla Ümmü Buceyd (r.anha) bize fakirlere yardım etme ve verme konusunda nasıl davranmamız gerektiğini öğretti. Ne kadar çok ya da az olursa olsun her halükarda vermemizin uygun olacağını belirtti. Ne mutlu hayır işlerinde yarışanlara!..

Başka bir rivayette Ümmü Buceyd (r.anha), Hz. Muhammed (s.a.v.)’den şöyle nakletmektedir:

– Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Ey iman eden hanımlar! “Hiçbiriniz basit bir mesele için bile olsa komşusuna hakaret etmesin.”

Allah ondan razı olsun.

Rabbimiz bunları kendi hayatımızda rehber olarak kullanmayı bizlere nasip etsin. Onların yüce duygularına ulaşmayı hayat ölçümüz haline getirelim. Bize şefaatini nasip etsin. Amin

Mustafa Eriş
Altınoluk Dergisi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*