Bakara Suresi 17 Ayet Tefsiri Meali ve Arapça Yazılışı

Yeni Haber Merkezi

Medine döneminde nazil olmuştur. 286 ayetiyle Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresidir. İsmini 67-73 ayetlerindeki sureden almıştır. “bakara (sığır)” Surede İslam hukukunun temel konularına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır.

Bakara Suresi 17. ayetinin yazımı

Bakara Suresi 17. Ayet Anlamı

Onların örneği, ateş yakan bir adamın durumuna benzer. Ateş etrafı aydınlattığı gibi, Allah da onların ışığını alıp onları karanlıklar içinde bıraktı, hiçbir şey göremez hale geldiler.

Bakara Suresi 17. Ayetinin Tefsiri

Benzetmeler yaparak, örnekler vererek, ilgili hikayeleri ve geçmiş olayları kullanarak anlatma yöntemi, İslam’ın ilk muhatapları olan Araplar da dahil olmak üzere, eski zamanlardan beri tüm milletler tarafından kullanılmıştır. Kuran-ı Kerim de bu yöntemi ve üslubu sıklıkla kullanmış ve tıpkı sesli ve görsel yayınlardan yararlandığı gibi eğitimde de bunlardan yararlanmıştır.

Münafıkların durumunu misallerle anlatan bu ayetleri tefsir edenler, çeşitli yorumlar yapmışlar; ışığı İslam’ın ışığı, karanlığı küfür, yağmuru rahmet, ganimet vb., gök gürültüsü ve şimşekleri de kâfirlere tehdit eden ayetler olarak yorumlamışlardır.

Bu iki ayetteki ışık ve aydınlığı, “güdüler, duyu organları, akıl” gibi insanın bilgi kaynakları ve araçları olarak; karanlığı, yağmuru, gök gürültüsünü, şimşeği, gök gürültüsünü ve bunlar arasında ilerlemeye ve yol almaya çalışan insanı ise, “insanın iniş çıkışları, maddi ve manevi bütün meseleleriyle dünya hayatı” olarak anlıyoruz.

Dünyadaki sorunlarla başa çıkmaya çalışırken, insanlık ya sadece insan gücü ve imkânlarıyla yetinir ya da bunlara ilahi yardım ve rehberlik ekler ve Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinden faydalanır. İnançsızlar dini hayatlarından dışladıkları için, maddi sorunlarını -çoğunlukla ve kısmen- akıl, duyular ve deneyimlerle çözerler ve hayatlarını bu alanda düzene koyabilirler.

İnsan bilgisinin yeterli olmadığı ilişkiler, varlıklar, olaylar ve oluşumlar alanına gelince, karanlıkta kalırlar ve bilinmezlikler arasında debelenirler. Algı kanallarını kapatmanın, görmezden gelmenin, düşünmemeye çalışmanın, bu alanı yok saymanın bir faydası yoktur.

Bilinçaltının derinliklerinde fırtınalar kopuyor, bilinçaltında huzursuzluklar yüzeye çıkıyor, bunları bastırmak, öteyi unutmak ve insan gücünün çözmeye gücü yetmediği sorunlar (günahlar, iş, sanat, spor vb. alanlardaki faaliyetler, alkol, uyuşturucu…) için alınan tedbirler hiçbir işe yaramıyor, faydaları yıldırım hızıyla gelip geçiyor.

Bunlar bir süre insanı oyalasa da kaçınılmaz sonla karşılaşıldığında gerçek anlaşılır ama iş işten geçmiştir, çok geçtir. Yüce Allah’ın kullarına verdiği insan bilgi araçları hem geçerli ve yeterli oldukları alanlarda kullanılmaları, hem de insanın içeride ve dışarıdaki ayetleri okuyarak Rabbini bulması, O’nun hidayetini dinlemesi içindir. Bunları yerinde ve amacına uygun olarak kullanmayan kişi, bunlardan mahrum olan yaratıkların seviyesine inmiş olur. Ancak her nimetin bir hesabı olacağından, o yaratıklardan farklı olarak insan sorumlu tutulmuş ve emanetten sorumlu tutulmuştur.

Münafıklar, dünyevi hayatlarını kısmen akılları ve görünüşte uyum içinde oldukları Müslümanların dinî bilgileri sayesinde düzgün bir şekilde sürdürebilirler. Ancak iç dünyaları, maddi ve fani dünya ve ilişkileri söz konusu olduğunda karanlık ve ızdırap içinde kalırlar, mücadele ederler ve çıkmaz bir yola saparlar. Kesintisiz ilahi rehberlik ve ışıkla desteklenmediklerinde, yanan bir ateşin ışığı, bir kibritin ışığı veya bir şimşeğin ışığı kadar kısa ve yetersiz olan akıl ve insanî bilgi onları bu çıkmazdan kurtaramaz.

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 83-84

Örnek vermenin amacı, gizli olanı açık olanla, görünmeyeni görünenle karşılaştırarak açıklamaktır. Bu, konunun kolay anlaşılmasını sağlamak açısından son derece etkili ve faydalı bir yöntemdir. Kur’an-ı Kerim, birçok konuyu daha kolay anlaşılabilmesi için örneklerle açıklar.

Bu ayetteki benzetmeyle münafıkların hayret verici durumu ortaya çıkarılmıştır. Burada “ateş yakan kişi”den bahsedilmektedir. Ateş yakan kişi, münafıkların reisi veya bütün münafıklardır. Sadece dilleriyle Müslüman olduklarını ilan ettiklerinde, kanlarını, mallarını ve çocuklarını güvence altına almış oldular; savaş ganimetlerinden ve Müslümanlara uygulanan diğer İslami kurallardan yararlandılar. Bu, iman ışığının onlara dünya hayatında sağladığı geçici bir faydadır.

Ancak bu, ölümden sonra onlara bir fayda sağlamayacaktır. Dünya hayatının kısalığı ve geçiciliği ile ahiretin sonsuzluğu ve kalıcılığı göz önüne alındığında, böyle bir münafığın durumu, bir ateş yakan ve bundan pek az faydalanan, sonra ateşi hemen sönüp bir daha asla yanmayan ve böylece ebedî karanlıkta kalan bir adamın durumuna benzetilmiştir. Aslında onların bu dünyada iman nurundan elde ettikleri fayda, sadece zahirî bir faydadır.

Gerçekte, iç dünyalarında şüphe ve inançsızlık karanlığında mücadele ediyorlar. Din ve inanç açısından karışıklık ve karanlık içinde olmak, dünya karanlığında kalıp yollarını kaybetmekten daha kötüdür. Aslında, aşağıdaki ayet onların manevi açıdan sıkıntılı durumlarını daha açık bir şekilde yansıtmaktadır:

Kaynak: Ömer Çelik Yorumu

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*