Takreer : Bazı hadis ifade ve ıstılahlarında olduğu gibi tef’il vezninde gelen bir mastar olan takrir, hadis usûlünde Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Müslümanlar tarafından yapıldığını gördükleri veya gıyabında yapıldığını duydukları bir işi yasaklamaması ve dolayısıyla kabul ve tasvip etmesi hâlinde denilmektedir. Sahabe, hayatları boyunca bazen Hz. Peygamber’in huzurunda, bazen de gıyabında bir iş yapmışlardır.
Peygamber, gördüğü veya öğrendiği dinî meseleleri reddetmek veya inkâr etmek hakkında bir şey söylememiştir. Onun bu tutumu, sahabenin yaptığı işi kabul etmesi olarak alınmış ve buna takrir denilmiştir. Örneğin, Amr İbnu’l-As’tan rivayet edilmiştir.
Dedi ki: “Zati’s-Salasil Seferi sırasında soğuk bir gecede ihtilamlı bir rüya gördüm. Hastalanıp ölmekten korktuğum için tam abdest almakta tereddüt ettim. Hemen teyemmüm aldım ve arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım. Geri döndüğümüzde olayı Peygamber’e bildirdiler. Bana dedi ki: “Amr, sen cünüp olduğun halde arkadaşlarına namaz kıldırdın (öyle mi?”) Beni yıkanmaktan alıkoyan sebebi ona bildirdim ve dedi ki: “Allah’ın (Kur’an’da) şöyle dediğini duydum: “Kendinize zarar vermeyin.”
Dedim ki: “Allah size karşı çok merhametlidir” dediğini duydum. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) gülümsedi ve hiçbir şey söylemedi.” 1143 Hadis-i Şerifte görüldüğü gibi, Mısır Fatihi Amr İbnu’l-As, bir sefer sırasında ihtilam olmuş. Havanın soğuk olması sebebiyle yıkanırsa hastalanacağından korkmuş ve emri altındaki sefere katılanlara teyemmüm ederek namaz kıldırmıştır.
Durumu duyan Hz. Peygamber, sebebin makul olduğunu görünce yapılan iş hakkında bir şey söylemedi. Bu, onu kabul ettiği ve onayladığı anlamına geliyordu. Takrir, sünnetin takriri (es-Sünnetu’t-Takririyye) adı verilen sünnetin bir bölümünü oluşturur.
Bir yanıt bırakın