Bakara Suresi 23 Ayet Tefsiri Meali ve Arapça Yazılışı

Yeni Haber Merkezi

Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresidir ve 286 ayettir. İsim, 67-73. ayetlerde “bakara (sığır)” Kelimesinden alır. Surede İslam hukukunun ana konularına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır.

Bakara Suresi 23. Ayetin Yazılışı

Bakara Suresi 23. Ayet Anlamı

Eğer kulumuza indirdiğimiz kitaptan şüphe ediyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin ve Allah’tan başka taptıklarınızı yardımınıza çağırın; Eğer iddianızda samimiyseniz!

Bakara Suresi 23. Ayetin Tefsiri

Önceki ayetlerde insanlar tevhid’e (yalnız Allah’a kul olmaya) çağrılmış, buna tefekkür yoluyla ulaşmaları teşvik edilmiş ve deliller getirilerek onlara ışık tutulmuştu. İnsan kendi düşüncesi ve iradesiyle inanmaya karar verdiğinde; Allah, yaratılış, yaratılanlar, gayb âlemi, dünya hayatının sonu; İnsanlarla ve eşyalarla ilişkilerde izlenecek yol ve usul gibi konularda Allah’ın bilgilendirilmesi gerekir. İnsanın kendi bilgi kapasitesi bu bilinmeyenleri aydınlatmaya yetmediğinde insanüstü bir bilgi kaynağına başvurma ihtiyacı ortaya çıkar.

Bu kaynak vahiydir; Allah’ın kullarına özel bir dil veya iletişim aracıyla bilgi vermesidir. Peygamber dışındaki insanlar için bu bilginin alınabileceği kaynak Kur’an ve vahye dayalı sünnettir. Bu nedenle kitaba iman, imanın esaslarından biri haline gelmiş ve kitabın şüpheden uzak olduğunu ispat edecek ayetler gönderilmiş ve deliller getirilmiştir. Hakikat, surenin başında “Bunda şüphe yoktur” ifadesiyle bildirilmiş olup, burada ve başka yerlerde ortaya konan delillerle ispat edilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in kaynağı ve muhtevası itibarıyla “şüphesizlik, gerçeklik ve tutarlılık” gibi nitelik ve özelliklerinin delili, onu alan ve nakleden Hz. Peygamber’in hakikatinin ve içindeki gaybî bilgilerin delili demektir. Böylece İslam’a özgü iman esasları ve bunların delilleri verilmektedir.

Kâfirler, daha önce Mekke’de nazil olan Kur’an-ı Kerim’in surelerinde de meydan okunmuş; Bu kitabın Allah’tan geldiğinden şüphe edenler, Hz. Peygamber’in uydurduğu iddialarda samimiyseler, kendilerinden bir benzerini ortaya koymaları istendi. Bu cümleden Kur’an’a benzer bir kitap (Kasas 28/49), surelerine benzer on sure (Hud 11/13), surelerine benzer bir sure (Yunus 10/38), bunlara benzer bir kelime içinde bulundu (Tur). 52/34) ve iddialarını ispat etmeleri için onları getirin. Kâfir Araplar, bütün arzu ve çabalarına rağmen bunu yapamadılar, ayete benzer bir söz bile söyleyemediler; Böylece onların aciz oldukları, yapamayacakları ortaya çıktı ve “hiçbir zaman yapamayacaksın” sözü gerçek oldu.

Bir surenin, hatta Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinin kopyalanamaması özelliğine i’caz denir. Kelimenin sözlük anlamı “çaresiz bırakmak, çaresiz bırakmak”tır. Mucize “umutsuz”, mucize ise “sıradan insanların yapamayacağı, Allah’ın peygamberlere bahşettiği olağanüstü eylem, etki ve durumlar” anlamına gelir. Kuran bir mucizedir; Çünkü kendine meydan okusa da kimse benzer bir şey yapamazdı.

Kuran bir mucizedir; Çünkü bu eşsiz kitap, son Peygamber’in peygamberliğinin hak ve hak olduğunu ispat eden en kalıcı delil olmuştur. Bu sevilen kitabı mucize yapan özellikler nelerdir? Bu hangi bakımdan bir mucizedir? Bu soruya cevap verebilmek için Kuran mucizeleri konusunda irili ufaklı pek çok kitap yazılmıştır. Burada fikir vermek açısından Kur’an’ın mucizesini ortaya koyan üç özelliğinden bahsetmek mümkündür:

1. Retorik. Seçilen kelimeler ve bunların sırası, dilbilgisi, uygulanan edebi sanatlar, kelimelere yüklenen anlamlar – dilin imkânlarından sonuna kadar yararlanılarak.

2. Stil ve Form Özellikleri. Kur’an-ı Kerim’den önce Araplarda sözlü edebiyatın iki türü vardı: Şiir ve nesir. Düzyazı, kahinlerin hitabet ve kafiyeli sözlerinden oluşuyordu. Kur’an-ı Kerim şiir değildir ve Arapların bildiği nesirden farklıdır.

Nasihat ve talimattan ibaret olan iki amacına ulaşmak için en uygun şekil ve üslubu seçmiş, gerektiğinde uygun geçişler yapmıştır; Örneklerden, hikayelerden, tarihi olaylardan yararlanarak vermek istediğini en güzel ve etkili şekilde verdi.

3. İçerik Özelliği. Kur’an-ı Kerim’in muhtevası iman, inanılacak esaslar, ibadet ve çeşitleri, hüküm ve talimatlar, ahlâk bilgisi ve eğitimi, yaratılış ve oluş, gayb âlemi ve içindeki varlıklar, kısmen peygamberler ve kavimler tarihi, insanın ve evrenin yapısı. Geleceğe dair bazı haber ve bilgilerden oluşmaktadır. Hz. Peygamber’in ortamı ve yetişme şartları bellidir.

Kendisinin ve çevresindekilerin bu bilgilere sahip olmadığı gibi, o çağda yaşayan diğer kişilerin de bu bilgilerin bir kısmına sahip olmadığı bilinmektedir. Peygamber olmadan önce okuma yazma bilmeyen bir kimsenin ağzından çıkan ve o anda veya zamanı geldiğinde doğru olduğu anlaşılan ve bundan sonra da anlaşılacak olan bu içerik (Kur’an), hakikati düzeltmektedir. Yakın çevredeki dinlerin ve bu dinlerin kitaplarının yanlışları anlatılıyor, çarpıklıklar açıklığa kavuşturuluyor. Kur’an-ı Kerim’in içeriği olağanüstüdür, bir mucizedir, yalnızca gerçek bilginin kaynağı olan Allah’tan gelebilir, başka imkânı yoktur veya akla uygun değildir.

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 87-89

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*