Peygamberimizin Kırmızı İle İlgili Hadisleri

Yeni Haber Merkezi

Bera ibni Azib (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:

Resûlullah (s.a.v.) orta boylu idi. Onu kırmızı bir elbiseyle gördüm; Hayatımda Hz.Muhammed’den daha güzel bir şey görmedim.

Buhari, Menâkıb 23, Libas 35; Müslim, Fezâil 91. Ayrıca bkz. Nesâî, Zînet 59

Büreyde (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:

Bir adam camide kayboluşunu soruyor ve “Kırmızı devemi gören oldu mu?” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu:

“Bulunmaz ol! “Mescidler ancak inşa edildikleri amaç için kullanılabilen yerlerdir.” dedi.

Müslim, Mesâcid 80, 81. Ayrıca bkz. İbn Mâce, Mesâcid 11

Sehl İbni Sa’d (Allah ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Ali’ye şöyle buyurmuştur:

“Allah’a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir kişiyi doğru yola iletmesi, dünyanın en kıymetli nimeti olan kırmızı deveye sahip olmaktan daha hayırlıdır.”

Buhari, Fezâilü’l-ashâb 9, Meğâzî 38; Müslim, Fezailü’s-sahabe 34

Ebu Cuhayfe Vehb İbni Abdullah (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i Mekke’nin Ebtah denilen yerinde kırmızı deriden yapılmış çadırında gördüm. Bilal, elinde Resûlullah’ın abdest aldığı su kabıyla çadırdan çıktı. Sahabelerden bir kısmı o suyla vücutlarını ıslatıyor, bir kısmı da avuçlarıyla alıyordu. O sırada Resûlullah (s.a.v.) kırmızı bir elbiseyle dışarı çıktı. Onun saf beyaz buzağıları hala gözlerimin önünde. Sonra abdest aldı; Bilal ezan okudu; Ben de Bilal’in sağa sola dönmesini, yani sağa sola dönmesini takip etmeye başladım: Hayye ale’s-salah, hayye ale’l-felah diyordu. Daha sonra Peygamberimizin önüne dikiş olarak ucu sivri demir olan bir asa dikildi. Peygamberimiz öne çıkıp namaz kıldırdı. Sutranın önünden köpekler ve eşekler geçiyordu ama geçmeleri engellenmiyordu.

Buhari, Salat 17; Müslim, Salat 249. Ayrıca bkz. Buhari, Vüdû 40, Libas 42; Ebu Davud, Salat 34

Ebü’l-Abbâs Sehl İbn Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Hayber Seferi günü Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yarın sancağı, Allah’ın kendi eliyle fethi ihsan edeceği, Allah’ı ve Resulünü seven, Allah ve Resulünün de sevdiği bir kimseye vereceğim.”

Savaşa katılanlar geceyi aralarından bayrağın kime verileceğini düşünerek ve konuşarak geçirdiler. Sabahleyin bütün sahabeler, sancağın kendisine verilmesi ümidiyle Hz. Muhammed’in huzuruna koştular. Peygamberimiz:

– “Ali İbn Ebu Talib nerede?” diye sordu. Sahabeler:

– Ya Resulallah! Gözlerinden rahatsız olduğunu söylediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu:

– “Ona bilgi verecek birini gönderin” dediler. Ali hemen getirildi. Resûlullah (s.a.v.) tükürüğüyle gözlerine bakım yaptı ve ona dua etti. Öyle ki sanki hiç ağrısı yokmuş gibiydi. Peygamber ona sancağı verdi. Ali:

– Ya Resulallah! Onlar da bizim gibi iman edene kadar savaşacak mıyım? dedi. Peygamber Efendimiz:

“Çok sakin bir şekilde, acele etmeden yanlarına gelin, onları İslam’a davet edin ve uymaları gereken ilahi farzları onlara bildirin. Allah’a yemin ederim ki Allah’ın senin aracılığınla bir kişiyi hidayet etmesi senin için kırmızı deve sahibi olmaktan daha hayırlıdır.” dedi. Buhari, Fezâilü’s-sahâbe 9; Müslim, Fezâliü’s-sahâbe 34

İbn Mes’ud (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:

Kırka yakınımız Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte deriden yapılmış bir çadırda bulunuyorduk. Hz. Peygamber bize şöyle dedi:

– “Cennet ehlinin dörtte biri olmayı ister misin? diye sordu. Biz:

– Evet dedik. Hz. Peygamber:

– “Cennettekilerin üçte biri olmaya var mısın?” dedi. Biz:

– Evet dedik.

Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu:

– “Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, umarım sen cennetliklerin yarısı olursun; Çünkü Müslüman olmayan hiç kimse cennete giremez. Müşriklere göre sen, siyah öküzün derisindeki beyaz nokta veya kırmızı (beyaz) öküzün derisindeki siyah nokta gibisin.” dedi.

Buhari, Rikak 45, 46, Enbiyâ 7, Eymen 3, Tefsîru suresi (22), 1; Müslim, Îmân 377. Ayrıca bkz. Tirmizi, Cennet 13; İbn Mâce, Zühd 34

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*